Sürrealizm (Gerçeküstücülük) – René Magritte

“Everything we see hides another thing, we always want to see what is hidden by what we see, but it is impossible. Humans hide their secrets too well….”

René Magritte

René François Ghislain Magritte’in sanat kariyeri ile ilgili kısa bir yazı…

Georgette at the Piano – René Magritte

René Magritte, küçük yaşlarda sıra dışı olaylara tanıklık etmiş bir insan. Bu tanıklık ettiği olayların zihnine kazındığı ve kullandığı imgeler üzerinde büyük etkisinin olduğu düşünülüyor. Bu olaylara örnek vermek gerekirse; Gilly’de yaşadıkları bir dönemde evlerinin üzerine esirleri taşıyan bir balon düşmesi, 12 Mart 1912 tarihinde annesi Régina Magritte’in kendisini Sambre nehrine atarak hayatını sonlandırması gibi olaylar sıralanabilir. Annesi nehirden çıkarılırken Magritte bu manzaraya şahit olur ve son kez annesini yüzü beyaz bir çarşafla kaplanmış şekilde cansız yatarken görür. Genç sanatçının hafızasına kazınmış olan nehir ve beyaz çarşaf görsellerini sonralar çalışmalarında sıkça tasvir ettiğini görebiliyoruz (örneğin Les Amants eserleri). Lakin sanatçının bu bağdaştırmalardan hiç hoşnut olmadığını da buraya ekleyelim.

René Magritte’in sanat eğitimi 1917-1918 yılları arasında Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlamış. Akademideyken çok etkilendiği hocalarından Pierre-Louis Flouquet ile aynı atölyeyi paylaşan Magritte fütürist ve kübik eserlerini bu dönemde verir.

Magritte’in Akademi sonrasında arayışları sürerken Victor Servranckx ile çeşitli soyut resimler dener ancak onu asıl çeken şeyin bu tarz olmadığını kısa zamanda anlar. Daha sonra, yaklaşık 1922 civarlarında, sanat anlayışını bütünüyle değiştirecek olan Girogio de Chirico’nun resimleriyle tanışır. Chirico’nun The Song of Love adlı eserinin renkli baskısını gördüğünde derinden etkilenmiştir. Metafizik resmin kurucusu olan İtalyan sanatçının tarzı onun için yol gösterici olmuştur.

The Song of Love – Girogio de Chirico

1925 yılına gelindiğinde nesneleri sadeleştirmeyi ve soyutlamayı tamamıyla bırakarak görünebilir bütün detaylarıyla resmetmeye karar vermiştir. Nesneleri izleyenin alışık olmadığı konumlarda resmederek gerçek dünyaya meydan okumayı amaçlamaktadır. Sanatındaki bu değişimi yansıtan ilk çalışmalardan biri Nocturne (1925) ’dür. 

Nocturne 1925 – René Magritte

1926 yılında ürettiği Le jockey perdu (The Lost Jockey) ve The Musings of the Solitary Walker eserleri Magritte’in yerleşmiş tarzının ilk örnekleri olarak görülüyor. Bu eserlerde sonradan sıkça kullanacağı imgeleri de görebiliyoruz.

Chirico’nun etkisinde gerçekleştirdiği ilk sürreal eserlerini 1927’de Brüksel’de sergiledi. Serginin ardından Paris’e giderek Gerçeküstücü gruba katıldı. Magritte bugün en bilindik eserlerini Paris’te Gerçeküstücü grupla beraberken yeni sanatsal yönler ve düşünceler geliştirdiği dönemde ortaya çıkarmıştı. Magritte’in kelime ile imge arasındaki ilişkiye olan ilgisi zaman içinde gerçeküstücü toplulukla ayrışmalar yaşamasına neden oldu.

Galerideki eserler :

Le tombeau des lutteurs ( The tomb of the wrestlers ) 1960; The Lovers II, 1928; Clear Ideas 1958; Les mystères de l’horizon ( The Mysteries of the Horizon ) 1955; The Window 1925; La trahison des images ( The Treachery of Images ) 1929; The beautiful relations 1967; Golconde 1953; Le fils de l’homme ( The Son of Man) 1964; Les valeurs personnelles ( Personal Values ) 1952; La Grande Famille 1963; Collage 1966

Sevgilerle…

Kaynakça :

…izmler Sanatı Anlamak, Stephen Little ( olmazsa olmazım bu kitabı tüm sanatsever meraklı okuyucularıma tavsiye ediyorum 🙂

https://www.renemagritte.org/

www.wikiart.org